5 Kasım 2024 Salı

ÇÖP KUTUSUNU BOŞALTMAYI UNUTANLARA...

 5 Kasım, 24.


Bir çöp kutusu hayal edin. İçini boşaltmayalı uzun zaman olmuş, üzerinde sinekler uçuşan, kapağı yarım açık bir çöp kutusu bu. Geliyorlar gidiyorlar içine birer çöp fırlatıp yanından geçiyorlar. Bazen yer açılsın diye çöpün üzerine bastırıyorlar, çöpleri sıkıştırıyorlar. Çöp kutusu dolmuş, dolalı hayli olmuş. İçine çöpü atanlar çöp kutusunu boşaltmaya hiç de yeltenmiyorlar. Fenası, çöp kutusundan sorumlu bir kişi var mı yok mu bilinmez; çöp sahipsiz kalmış.

 

Bazen, bazı zamanlar, kendimize bir çöp kutusu gibi davranır oluruz. Aslında mevzu çöp kutusu olmak değil. Bilirsiniz; doğanın temiz kalması hususunda çöp kutularının yeri bir hayli büyük. Sokaklarında çöp kutusu olmayan ülkeler medeniyetten yoksun kalmıştır zannımca. Hatta fikrimce herkesin zihninde bir çöp kutusu olmalı zaten. Arttırıyorum; herkesin kalbinde de bir çöp kutusu olmalı. Çünkü hepimizin hayatından çıkarması gereken kişiler, yerler, vakitler olur. Çok amaçlı bir çöp kutusuyla bu ağır yüklerden kurtulur ve yenilerine yer açarız işte, fena mı?

 

Dediğim gibi; bazı zamanlar kendimize bir çöp kutusuymuşuz gibi davranırız. Zihnimizde ya da kalbimizde çöp kutusu tutmak kolaydır; hayatımızdan çıkarmak istediğimiz şeylerin varlığına delalet eder bu. Fakat insan kendisini dolmuş, bastırılmış, kokuşmuş bir çöp kutusu gibi hissediyorsa eğer, orada hayatından çıkarmak istediği ne yazık ki sadece hayatındaki basit detaylardan ibaret değildir. Kişi kendi hayatından uzaklaşmış ve vazgeçmiş demektir bu. Hayatındaki olabilecek en acımasız kişiyi kendi elleriyle yaratmış demektir. Kendini tanıyamaz olur, yaşadığı her şeyi de kendine mübah sayar.

 

Her insanın hayatında virajlar olur. Keskin virajlar. Büyük dönüm noktaları. Şu tecrübesiz yazar hanıma bir gün gelip de sorsanız ki; ‘bu hayatın sana öğrettiği en büyük şey nedir?’ diye, koskoca puntolarla size şu cevabı verirdim: her insan yaşamı boyunca keskin virajlardan geçer. Büyük dönüm noktalarından. Bazen kısacık bir andır bu; etkisi sizin hayatınıza nüfus edecek, bazen de uzun bir süreçtir; yıpratacak. Bazen sürecin içinden geçerken hiçbir şey anlamazsınız, sadece o anda kalırsınız. Bazen de hissedersiniz; bu yaşadığınız şeyler sizden bir şeyler alıp götürüyor ve yerine yeni şeyler koyuyordur.


Kendi geçen günlerime baktığımda, ilk keskin virajımı daha çocuk yaşta, ailemin ölümle yaşam arasında bir çizgide salındığını öğrendiğimde aldığımı düşünürüm. Tahmin edersiniz yıpratıcı bir dönemdi bu. Öyle ki ben bu süreçten geçerken öyle bir buhrandaydım ki virajmış, dönümmüş pek de öyle şeyler düşünememiştim. İnsan, her andan ve olaydan kendine bir pay çıkarabilir. İnsan, her durumdan kendini suçlu da çıkarabilir. Ben de insan olarak pek tabii kendimi suçlamaktan alamadım. Kendimi kokuşmuş, bastırılmış, ağzına kadar dolmuş bir çöp kutusu gibi hissetmekten de alamadım. Çöp kutusu öyle kötü bir haldeydi ki; bırakın temizleyip paklamayı, ona yaklaşılmıyordu bile. Kendimi o buhrandan çıkarmam ise uzun zamanlarımı aldı ve bu ilk virajım, olması gerektiği gibi benden bir şeyleri alıp yerine başka şeyler yerleştirdi. O sıralar artık kendimi çöp kutusu gibi hissetmediğim bir vakitleri hatırlıyorum. Kendime daha sevecen, sıcak ve samimi davranmanın verdiği bir yumuşacık his vardı kalbimde.


Dediğim gibi her insanın kendine özgü virajları olur. Bu da benim tek virajım değildi. Çok virajlı yollardan geçtim. Her seferinde de kolay olanı; kendimi suçlamayı seçtim. Kendimi çöp kutusu ilan etmek kolay olandı, ben de hep kolaya kaçtım. Toparlanmam her seferinde zamanımı aldı, büyüdüm, okyanusun diplerini daha net görmeye başladım. Ama işte bu dünyayı keşfi bitiren bir kişi var mı aramızda, bilmiyorum. Bazen yeni bir mercan resifi bazen de vahşi bir balık sürüsü çıkabiliyor karşımıza.


 Kendimi tecrübeli diye ilan ettiğim için, içten içe, kimse bana dokunamaz sanmışım. Gardım biraz inmiş farkında olmadan. Ben yeni mercan resifleri ararken, vahşi balıkların saldırısına uğramışım. Biraz daha uyku halinde olsam saldırıdan böyle ucuz sıyrılamazmışım. Üzerimdeki yorgunlukları, buhranı, sisli havayı hissedebiliyorum bu günlerde. Yine o tanıdık yollardan geçiyorum. Her gece kendimi yine bütün davalardan suçlu çıkartıyorum. Bütün suçu sırtıma yüklenip belimi doğrultamamaktan dem vuruyorum. Kalbime, zihnime bir çöp kutusu yerleştirip bahar temizliği yapacağıma, kendimi bir çöp kutusuna çeviriyorum. Üstünü de bastıra bastıra sıkıştırıyorum. Derin bir uyku hali bu; insan kendine ne kadar acımasız davrandığını öyle kolay fark edemiyor. Bütün suçları yüklenmekten geri alamıyor kendini.


Ben bugün kendimi içten içe bir çöp kutusuna çevirdiğimi fark ettim. Henüz dolmuş, kokuşmuş, bastırılmış bir çöp kutusu değil ya; bu iyi bir şey. Artık her şey biraz daha kolay. Evet, sislerin dağılması biraz zaman alır belki; temizlik biraz uzun da sürebilir. Hiç olmazsa içimde bir bahar temizliği yapmış olurum.


Hiç kimse, amacından sapmış bir çöp kutusu olmayı hak etmez dostlarım. Kimse, bütün suçların sahibi olamaz. Kalbimizin köşelerinde koyduğumuz çöp kutuları bize yeter de artar bile!  Sisler ise elbet bir gün kalkar. Mercan resifleri elbet bir gün karşımıza çıkar. Kalplerimizi çöplerden temizleyebilmek ümidiyle; temiz bir dünya için el ele!

 -Ş.



 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CİĞERİMİN KÖŞELERİ

 22 Nisan, 25. Hiç kardeşiniz var mı? Benim var. Karındaş olanından. Ciğerimin iki köşesini dolduruyorlar. Dolabımdan bir parça kıyafet al...