26 Aralık,24.
Bazen nefes alamıyorum.
Ataol Behramoğlu; ‘İnsan balıklama dalmalı içine hayatın,
bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına..’ der şiirlerinden birinde. Şiirin tamamı
yaşamaya dair güzellemeler içerir aslına bakarsanız. Nefes almak, yaşamanın
tadını çıkarmaktır. İçine çektiğin her nefesi hissederek çekeceksin. Mutluysan mutlu;
mutsuzsan da sonuna kadar mutsuz ol. Bir yöntemin olsun yaşamaya dair. Yaşa;
sonuna kadar, yaşayabildiğin kadar yaşa. Şiiri okuyunca böyle hissedersiniz
kendi kendinize. Sanki dünyanın en kolay şeyiymiş gibi! Sanki yaşamak zümrüt
bir denize dalmak kadar maceralı ve nefes kesiciymiş gibi. Nefes kesici olduğu
doğru!
Her gün güne bir şekilde başlıyoruz. Uyanıyoruz ve “macera”
başlıyor. Sorumluluklar insanın kaderinin bir parçasıdır. Peşinizi bir türlü
bırakmazlar. Bir nefes al ve yataktan kalk. Bir nefes al ve o sıkışık otobüse
bin. Bir nefes al ve çocuğunu okuluna götür. Bir nefes al ve patronunun
anlamsız azarını dinle. Bir nefes al ve ne anlattığını asla anlayamadığın
öğretmeni dinlemeye çalış.
Sonra arada bir nefes ver ve bir kahve iç. Bir nefes ver ve
arkadaşlarınla ayaküstü küçük bir sohbete katıl. Bir nefes ver ve mesain
bitsin. Bir nefes ver ve öğretmenin dersi erken bitirsin.
Kim demiş insan dakikada ortalama 20 kez nefes alıp verir
diye? Ben günde taş patlasın 5 kere nefes alıp veriyorumdur…
Peki bu günlük, dar ve sıkışık yaşamların içinde biz
neredeyiz? Bizim bize hazırlanan bu yapılacaklar listesine uymaktan başka bir
yeterliliğimiz yok mu? Evet, dakikalar ve saatler belki olağan akışıyla
ilerliyor; peki duyduklarımız, gördüklerimiz, hissettiklerimiz nerede kalıyor? Düşünürüm
ki; yaşamak dediğimiz aslında tam olarak budur. Sadece nefes alıp vermek
yaşamak olsaydı Ataol Bey böyle bir şiiri kaleme almazdı.
Dış sesler sustuğunda iç sesini duymaya başladığında,
yaşamaya da başlar insan. İçine derin bir nefes çeker; kırgınlıklarını,
kızdıklarını, huzurunu, amacını, gayesini düşünür. Bir derin nefes daha çeker
ve yaşadıklarını düşünür. Sonra derin bir de nefes verir ve yaşayacaklarını
düşünür, hayal kurar.
İnsan kalbiyle yaşar. Kalbinden gelen sesi duymayan, günü
bir şekilde çıkartır. Ama yaşamış olur mu? Bir gün o zümrüt rengi denize hissederek
dalalım ister bu yazar. Nefeslerimize içimize derince çekelim. Yaşayalım. Yaşayalım
ki; bu hayat bize bir armağan olsun.
Ataol Behramoğlu- Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir şey Var.
Emir Can İğrek- Beyaz
-Ş.