22 Nisan, 25.
Hiç kardeşiniz var mı?
Benim var. Karındaş olanından. Ciğerimin iki köşesini
dolduruyorlar. Dolabımdan bir parça kıyafet almaya kalksalar kıyameti koparırım
da öl deseler yine onlar için koşa koşa ölüme atlarım. Yanı başımda
otururlarken ha bire azarlarım da annem babam onlar hakkında bir şey diyecek
olsa yeminli avukatları kesilirim. Canımın canıdır onlar, evlat bildiklerimdir.
Bazen bir onlar için yaşadığımı hissederim; bir onlar için çabaladığımı…
Ama hayat bu. Yaşım henüz yirmi küsur olmuştur da annemin
dizinin dibinde, kardeşlerimin yanında geçirdiğim yıllar ömrümün yarısı etmez
belki. Hayatım hep okuyup büyük adam olmak için yurtlarda yaşayıp, evin
hasretini çekmekle geçti. İlk kalmaya
başladığım yurtta 12 kız bir odada yaşamaya çalışmıştık. İlk gece hiçbirimizin
uykusu gelmemişti de ilk defa tanışmamıza rağmen sabaha kadar sohbet etmiştik. Her
akşam birimiz ‘evime dönmek istiyorum!’ diye ağlar, diğerleri de onu teselli
ederdi.
Ben kardeş olmanın karındaş olmaktan fazlası olduğunu ilk
o odada öğrendim.
Kahkahasıyla, minnetiyle, hüznüyle, pişmanlıkları ve
kızgınlıklarıyla benim ikinci evim olmuştu orası. Ev dediğin içinde her türlü
duyguyu barındırırdı. Belki yaşımıza göre çok şey yaşamıştık, birbirimize karşı
çok haksızlık yapmıştık ama bu dünyada kan bağından fazlasının olduğunu
birçoğumuz o odada öğrenmiştik. Zaman geçti. Her bir anından heybeme bir şeyler
attım. Orada ömürlük dost edindim kendime. Üstünden yıllar geçti, o değişti,
ben değiştim, günlerce hatta aylarca konuşamadığımız oldu da ilk yüz yüze gelişimizde
kaldığımız yerden devam ettik. En zor günlerimde hastaneye koşa koşa geldi. Bana
yaptığı makarnayla beraber hem de! Ciğerimin bir köşesi onundur.
Dost deyince aklıma bir de çocukluğum gelir.
Yaşadığımız şehirden
bir başka şehre taşındığımız ilk gün, yeni evimizin bahçesinde kamyonun
arkasındaki kalabalığın arasında benimle aynı boylarda bir kız çocuğu vardı. O gün
bugündür o kız çocuğunu dostum bilirim. Köyün yokuşlarında, dere tepe
arasındaki yollarda, okul servisindeki sabah akşam yolculuklarda, köyün
camisinde ve sayamadığım birçok yerde ve zamanda binlerce anı biriktirdiğim
kardeşim bildiğim… Mesafelerin gönül bağıyla bağlı olan kişileri etkilemediğini
de ilk kez onda gördüm ben. O da ciğerimin bir köşesinin sahibidir.
Ben, bu hayatta en iyi geçen zamanın her anından heybeme
bir şeyler atmayı öğrendim.
Kaderimde okumak için evden daha da uzaklara, kalabalık
bir şehre, elimde bir valizimle varmak da varmış. Gemide saatlerce ‘o koca
şehirde ne yapacağım!’ diye ağladım. Birkaç gün içinde ailem ile önüne gittiğimde
o dar koridorlu, basık ve karanlık yurdun duvarlarının üstüme yıkılacağını
hissetmiştim de sanki bir şeyler boğazımı sıkmaya başlamıştı. İşte o boğucu yurdun
içinde bir oda var: 21 Numara. Duvarlarında tam 4 yıldır 5 dostun anılarını
kaydediyor.
Hayat bir öğrenme sürecidir. İnsan, yaşaya yaşaya;
yaşamayı öğrenir. Bebekliği, çocukluğu, gençliği… ama bana sorarsanız en büyük
okulu gençliğidir insanın. En büyük hikmetler gençlik çağında öğrenilir. İleride
gençlik çağıma dönüp baktığımda biliyorum ki zihnimde koca puntolarla 21
Numaralı o oda belirecek. Çünkü yaşamayı ben o odada öğrendim. Önemli olan
odanın numarası değildi; odanın içindekilerdi. Ciğerimin köşelerine burada tam
dört genç kız yerleşti. Sinir harplerimi, kova kova gözyaşlarımı, içimin içime
sığmayışını, herkesten sakladıklarımı, ilk aşkımı, yenilgilerimi ve hatta
kazançlarımı bilen; beni hep dinleyen ve annemden daha çok gördüğüm kardeşlerimdi
onlar. Birimiz üzgünken diğerlerimizin gülmediği, yardım gerektiğinde yapılabileceklerin
hep daha fazlasının yapıldığı, birimizin bir bakışından her şeyin anlaşıldığı,
sabahlara kadar sohbet ettikten sonra uykusuz okullara gidildiği bir arkadaşlık
bizimkisi. Arkadaşlık ise aslında bu bağın sıfatlarından sadece biri. Dualarımda
isimlerini eksik etmediğim, biri bir sebepten sevindiğinde belki de onlardan
daha çok sevindiğim, hafızam silinse de onların izinin benden asla silinmeyeceğini
bildiğim bir bağ bu. Dost desem az, kardeş desem eksik gelir.
Şimdilerde 21 Numaranın miadı dolmak üzere. Artık o duvarlar
başka dostlukları kaydedecek hafızasına. Biliyorum bu kaderin bir cilvesi. Her
güzel şeyin bir sonu gelecek. Gençlik devri bitip yetişkinlik çağı gelecek. Kader
belki aramıza kilometreler koyacak. Ama dedim ya! ben hayatta en iyi, zamanın
her anından heybeme bir şeyler atmayı öğrendim. Bildiklerim öğrendiklerimin
yansımasıdır. Hakikat ise bir yansımadan daha fazlasıdır.
Hakikat şudur ki; gönül bağı kurduğun her şeyden
sorumlusun bu hayatta. Kalbinde yer tutan herkes kalbinin bir parçasıdır artık.
Kardeşlik kan bağıyla değil, gönül bağıyla bağlar kişileri.
Benim ciğerim çok köşelidir dostlar! Her bir köşesi yüreğimi
sevgiyle ısıtır. Burnumun direği onlara özlemle sızlar. Sevgi büyük emektir. Bir
ömür ekilir, biçilir de hasadı hep peşinden gelir.
-Ş.
🎵Arkadaş Şarkısını Duyunca- Sezen Aksu